31 Ekim 2008 Cuma

Holy Bubble - Balık


7 yaşında falandım. Bir şeylere and içmek için küçük bir yaştı. Fakat ben ‘hayatım boyunca suratına tekme atabilmeyi hayal ettiğim’ büyümüş de küçülmüş çocuklardandım. Çoğu insan, bir zaman makinesi olsa, geleceğe gider, loto sonuçlarını öğrenip geri gelir diye tahmin ediyorum. Bense çocukluğuma dönüp kendimi tekmelemek, ağzımı burnumu kırmak istiyorum. Hatta bunu arzuluyorum. Bu isteğimi ilk farkettiğim an, tüh lan 2 dakika önce farketseydim keşke ne kadar dayaklık olduğumu demiştim. Bu bir paradokstu elbette ama dünyadaki tüm balık krakerleri yemeye and içmeme engel değildi. İlk birkaç yıl, özünde hiç de öyle bir insan olmamama karşın inanılmaz disiplinli bir biçimde tükettim bu balık krakerleri. Hatta 9-12 yaş arası beni şişman hatırlayanlar, bunun balık krakerden kaynaklandığını bilmezler. Onlara hep, “bir arkadaşımla büyümek için yarışıyorduk, o esnada şişmanlamışım, arkadaşımsa şimdi kocaman adam oldu” dedim. Yine de her şeye rağmen –ki buradaki her şey, şişman bir ‘ergenliğe giriş’ döneminin insan psikolojisindeki etkilerini kapsar, balık krakere olan hayranlığım azalmadı. Evet balık krakere olan hayranlığımda zerre değişiklik yoktu ama kadınlar, fit olmak, sağlıklı beden gibi silsilelere olan hayranlığımın artması, içtiğim andı ‘başımın üzerinde ekmek bölerek’ geçersiz saymaya itti. Tabi bu kararımın ardından, balık krakerler rahat bir nefes aldı. Ürediler, dünyaya açıldılar. Bugünse, pişkin pişkin masama geldiler. Hem de onlarcası. Yalnız bu kez savaşı ben kazandım Adrian. Hepsini ben yedim. Yedim onları.

adriaaann basardiiikk adriaaann… basardiiikkkk…

0 yorum:

  © Blogger template 'Mantis' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP